19. yüzyılın ikinci yarısında üzerinde güneş batmayan imparatorluğun merkezi İngiltere’deyiz. Bunun anlamı İngilizcenin dünyanın dört bir tarafında konuşulması demek. Adadaki akademik çevrelerin en büyük problemi de artık bütün dünyaya yayılmış bu dilin olabilecek en kapsamlı sözlüğünü derlemek. Gözler tabii ki ülkenin en köklü eğitim kurumu Oxford’un üzerinde. Hararetli tartışmalar sonucu görev diploması olmayan ancak kendini çok iyi yetiştirmiş İskoç dilbilimci James Murray’a (Mel Gibson) veriliyor.
Aynı yıllarda Amerikan İç Savaşı’nda çarpışmış doktor-subay William Chester Minor da (Sean Penn) Londra’dadır ve akıl sağlığı pek yerinde değildir. Hep peşinde birinin olduğundan şüphelenen doktor şüphesinin tavana vurduğu bir gece yanlışlıkla genç bir adamı vurur ve adam ölür. Ölen kişi evli ve altı çocuk sahibidir. Mahkeme Minor’u akli melekeleri yerinde olmadığı gerekçesiyle akıl hastanesine gönderir. Doktor Minor 19. Yüzyıl koşullarında bir akıl hastanesinde bir anlamda tımarhanede kalacaktır. Film ilk bölümünde böyle birbiriyle pek alakası olmayan iki ayrı öykü anlatır bize. Ancak James Murray ile William Chester Minor’ın hikayeleri gün gelecek kesişecektir.
Sean Penn
Ülkemizde geçtiğimiz yıl “Deli ve Dahi” ismiyle sinemalarımızda gösterilen “The Professor and The Madman” filmi gerçek bir olayı anlatmakta. Olay ünlü Oxford sözlüğünün hazırlanış süreci. Bu ilgi çekici olayı yazar Simon Winchester 1998 yılında yayınladığı “The Surgeon of Crowthorne: A Tale of Murder, Madness and the Love of Words” isimli kitabında anlattı. Kitap Amerika’da “The Professor and the Madman: A Tale of Murder, Insanity, and the Making of the Oxford English Dictionary” ismiyle yayınlandı. Kitabın yayınlandığı yıl Mel Gibson hemen film yapım haklarını satın aldı ve prodüksiyon aşaması yavaş yavaş başladı. Önce ünlü İngiliz yönetmen John Boorman senaryoyu yazdı ve yönetmenlik görevi Fransız Luc Besson’a verildi. Ancak çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle film bir türlü yapılamadı. Bu sefer Mel Gibson işe el attı. Boorman’ın senaryosu Todd Komarnicki ve Farhad Safinia tarafından tekrar elden geçirildi ve yönetmenlik görevi Mel Gibson’ın Apocalypto filminde beraber çalıştığı senarist İran asıllı Farhad Safinia’ya verildi.
Farhad Safinia ilk yönetmenlik denemesinde güzel bir iş çıkarmış. Öyle estetik açıdan aman aman bir taraf yok ama anlatmak istediğini derli toplu anlatmış. Böylece ortaya iki saatlik izleyici için çekici gelebilecek bir iş çıkarmış.
Mel Gibson - Steve Coogan
Mel Gibson ve Sean Penn elbette bu güzel filmi sürükleyen iki büyük isim. Sean Penn’in filmde çıkardığı iş için tek kelimeyle muhteşem denebilir. Keza yan rollerdeki oyuncular da iyi performans göstermişler. Ben özellikle gardiyan Muncie rolündeki Eddie Marsan’ı ayrıca takdir ettim. Dönem atmosferi gayet güzel yansıtılmış. Çekimler ise İngiltere ve İrlanda’da gerçekleştirilmiş.
The Professor and The Madman sinemaseverler için güzel bir film. Ancak etimoloji, dilbilim, sözlükbilim gibi konulara ilgi duyanlar için de mutlaka seyredilmesi gereken bir film. Geçen yıl sinemalarda kaçıranlar filmi Netflix’te görebilirler.
Comments